İşgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa, Filistinliler için kutsal bir mekan olmasının yanı sıra, son yıllarda İsrail yerleşimcilerinin düzenlediği baskınlarla sık sık gündeme geliyor. Filistin topraklarını gasbeden İsrailli gruplar, İsrail polisinin yoğun koruması altında Mescid-i Aksa’ya girerek provokatif eylemlerde bulundu. Bu baskınlar, Müslümanların ibadet haklarını kısıtlayarak bölgedeki tansiyonu yükseltiyor. İşte son baskınlara dair detaylar ve olayın arka planı.
Mescid-i Aksa’ya Düzenlenen Baskınlar
Filistin resmi haber ajansı WAFA’ya göre, 2025’in ilk yarısında İsrail yerleşimcileri, Mescid-i Aksa’ya çok sayıda baskın düzenledi. Örneğin, 5 Mayıs 2025’te yüzlerce yerleşimci, İsrail polisi eşliğinde Mescid-i Aksa’nın avlusuna girerek Talmudik ritüeller gerçekleştirdi. Benzer şekilde, 3 Haziran 2025’te de gruplar halinde giren yerleşimciler, Kubbetü’s Sahra çevresinde provokatif turlar attı ve dini ayinler düzenledi. Bu baskınlar, özellikle Yahudi bayramları gibi dönemlerde yoğunlaşırken, İsrail polisinin Müslümanların Mescid-i Aksa’ya girişini engellemesi dikkat çekiyor.
Kudüs İslami Vakıflar İdaresi, bu girişleri “baskın” olarak nitelendiriyor ve Müslümanların kutsal mekan üzerindeki egemenliğinin ihlal edildiğini vurguluyor. İdareye göre, İsrail polisi, baskınlar sırasında Mescid-i Aksa’nın kapılarında sıkı güvenlik önlemleri alarak Filistinlilerin ibadet için girişini kısıtlıyor. Örneğin, 26 Mayıs 2025’te Mescid-i Aksa İmamı Şeyh İkrime Sabri, İsrail güçlerinin Kudüs’ü adeta kuşatma altına aldığını ve Müslümanların girişini engellediğini belirtti.
Baskınların Arka Planı ve Tarihi Statüko
Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesi olmasının yanı sıra, Kıble Mescidi, Kubbetü’s Sahra Camisi, müzeler, medreseler ve geniş bir avludan oluşan bir külliye. İsrail ile Ürdün arasında 1994’te imzalanan barış antlaşmasına göre, Mescid-i Aksa, Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığı’na bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresi’nin himayesinde bulunuyor. Anlaşmaya göre, sadece Müslümanların ibadet edebileceği, diğer din mensuplarının ise yalnızca ziyaret edebileceği bir statüko mevcut. Ancak 2003’ten bu yana, İsrail makamları bu statükoyu ihlal ederek, yerleşimcilerin polis koruması altında Mescid-i Aksa’ya girmesine izin veriyor.
Yerleşimciler, Mescid-i Aksa Külliyesi altında “Süleyman Mabedi kalıntıları” olduğu iddiasıyla kazı çalışmaları yürütüyor. Bu çalışmalar, kutsal mekanın yapısına zarar verebileceği endişesiyle Filistinliler ve uluslararası toplum tarafından tepkiyle karşılanıyor. Ayrıca, yerleşimcilerin baskınlar sırasında dini ritüeller gerçekleştirmesi, statükonun açık bir ihlali olarak görülüyor ve bölgedeki gerilimi artırıyor.
İsrail Hükümetinin Rolü ve Tartışmalı Açıklamalar
Son dönemde, İsrail hükümetindeki aşırı sağcı isimlerin Mescid-i Aksa’ya yönelik açıklamaları ve eylemleri dikkat çekiyor. Örneğin, Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in 2025’te Mescid-i Aksa’ya düzenlediği baskınlar, uluslararası alanda geniş yankı uyandırdı. Ben-Gvir, Mescid-i Aksa’da Yahudilerin ibadet etmesine izin verilmesi gerektiğini savunurken, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ise Aksa’nın yerine bir Yahudi tapınağı inşa etme arzusunu dile getirdi. Bu tür açıklamalar, Filistinliler tarafından provokasyon olarak değerlendiriliyor ve Müslümanların kutsal mekanına yönelik bir tehdit olarak görülüyor.
Türkiye, bu baskınlara sert tepki gösteren ülkeler arasında yer alıyor. Dışişleri Bakanlığı, 26 Mayıs 2025’te yaptığı açıklamada, bir İsrailli hükümet üyesinin baskınını ve bir milletvekilinin Mescid-i Aksa’da İsrail bayrağı açmasını “kışkırtıcı bir adım” olarak nitelendirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da daha önce yaptığı açıklamalarda, Mescid-i Aksa’ya yönelik ihlallerin Türkiye’nin kırmızı çizgisi olduğunu vurguladı.
Müslümanların ve Uluslararası Toplumun Tepkisi
Baskınlar sırasında, İsrail polisinin Filistinlilere yönelik sert müdahaleleri de sıkça rapor ediliyor. Örneğin, 2023’te Ramazan ayında düzenlenen baskınlarda, polis ses bombaları ve plastik mermiler kullanarak ibadet edenleri tahliye etmeye çalıştı; bu olaylarda 6 Filistinli yaralandı. Filistin Kızılayı, İsrail güçlerinin sağlık görevlilerinin Mescid-i Aksa’ya ulaşmasını engellediğini bildirdi.
Uluslararası toplum da bu baskınlara tepki gösteriyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, 2023’teki baskınlar sırasında şiddeti kınarken, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, 2025’te BM Genel Kurulu’nda “Mescid-i Aksa Müslümanlara aittir” diyerek tepkisini ortaya koydu. Ancak, Kudüs İslami Vakıflar İdaresi, İslam dünyasının baskınlar karşısındaki sessizliğini “yürek burkan bir utanç” olarak nitelendirdi.
Bölgedeki Gerginlik ve Gelecek Endişeleri
Mescid-i Aksa’ya yönelik baskınlar, sadece dini bir mesele olmaktan çıkarak, Filistin-İsrail çatışmasının en hassas noktalarından biri haline geldi. Yerleşimcilerin provokatif eylemleri, İsrail polisinin Müslümanların ibadetini kısıtlaması ve hükümet yetkililerinin tartışmalı açıklamaları, bölgedeki tansiyonu sürekli yükseltiyor. Özellikle, İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’daki politikalarıyla birleştiğinde, bu baskınlar daha geniş çaplı çatışmalara yol açma potansiyeli taşıyor.
Mescid-i Aksa, Müslümanlar için kutsal bir mekan olmanın ötesinde, Filistin’in egemenlik mücadelesinin de sembolü. İsrail yerleşimcilerinin baskınları, bu kutsal mekanın statüsünü tehdit ederken, Filistinlilerin direnişini ve uluslararası toplumun dikkatini çekmeye devam ediyor. Bölgedeki barış ve istikrar için, statükoya saygı gösterilmesi ve provokatif eylemlerin sona ermesi gerektiği açıkça ortada.